Marcus Aurelius Düşünceler kitabından – 3 Alıntı

Marcus Aurelius’ın Düşünceler kitabı insana yeni ufuk açan bir başyapıttır. Stoa felsefesinin en önemli karakterlerinden biri olan Marcus Aurelius, aynı zamanda dönemin Roma imparatorlarından biridir. Kendine not aldığı ingilzce adıyla meditations, Türkçe adı ile Düşünceler kitabı herkesin okuması gereken bir kitaptır. Ara ara bu başyapıttan alıntı vererek sitemde yayınlayacağım. Bugün 3 tanesi ile başlayalım.

Sümer Tabletlerinde : “Yeni nesil çok tembel, çok saygısız ve ilgisizler” yazarmış

Sümer Tabletlerinde : “Yeni nesil çok tembel, çok saygısız ve ilgisizler” yazarmış

Her zaman yeni nesil ne kadar farklı, ne kadar ilgisizler diye söyleriz. Veya bu çocuklar ne kadar zeki ama yaramaz diye. Bu aslında öyle bir sorun ki, yüzyıllardır bu şekilde devam eden bir söyleniş tarzı. Bakın daha kimler bu konuda yazmış. Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar.” ( Aristo MÖ 350 ) Günümüzün çocukları lüksü seviyor, kötü davranışları var, otoriteye baş kaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı… Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar, onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar.” ( Sokrates MÖ 399 ) Günümüzün gençleri… Okumaya Devam Et

Stay small enough, long enough. And you will be big enough soon enough..

Stay small enough, long enough. And you will be big enough soon enough..

Bugün bir video izlerken denk geldiğim bu cümleyi oldukça anlamlı buldum. Küçük ve kararlı başlangıçlar, bir süre sonra kartopu etkisiyle büyüyebiliryor. Lao Tzu‘nun da söylediği gibi “Bin millik bir yolculuk bir adımla başlar”. Bu ilk adımdan önemli olan, adımları devam ettirebilme disiplinini sağlayabilmek. O nedenle bu sloganı özellikle 2025 için dikkate alacağım sloganlar arasına koyuyorum. Rutin ve Alışkanlıkların da , bir işi büyütmenin de temeli budur. Stay small enough, long enough. And you will be big enough soon enough

Can sıkıntısı, yapacak bir şey olmamasının değil; uğrunda yaşanılacak bir şeyin olmaması sonucudur.

Can sıkıntısı, yapacak bir şey olmamasının değil; uğrunda yaşanılacak bir şeyin olmaması sonucudur.

“Canım sıkılıyor”. Bu lafı çevrenizdeki kişilerden veya arkadaş sohbetlerinizden duymuşsunuzdur mutlaka. Can sıkıntısı ile suni bir mücadeleye girişen insanların en büyük kaçamak noktasıdır “Sosyal Medya”. Kaydır, kaydır, kaydır. İzle , izle , izle.. Sonra telefonu da elinden bırakınca. “Offf canım sıkılıyor”. Tabi ki sıkılır. Yapacak bir şey olmamasından değil, uğrunda yaşanılacak bir şeyin olmamasından.. Uğrunda yaşanılacak bir şeyleri hayatının içine katmamış insanın uğrak yeridir. Neyin uğruna yaşarsın ; Kimi zaman çocuklarındır uğrunda yaşadığın, Kimi zaman hedeflerindir , ulaşmak istediğin. İster 1 hafta sonra olsun. İster 10 yıl sonra.. Kimi zaman sağlıklı bir hayat uğruna yaşarsın, belki ideal kilona ulaşmak için, belki de sağlığına tekrar kavuşmak içinn.. Kimi zaman annendir, kimi zaman baban. Görsün istersin onların senin başarılarını , mutluluklarını.. Kimi… Okumaya Devam Et

Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz (Süleyman Demirel)

Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz (Süleyman Demirel)

Rahmetli Süleyman Demirel söylediği çok önemli sözler olmuştur. Kendisi hem hazır cevap üstadı hem de çok iyi bir laf cambazı idi. Bu özellikleri ile birlikte, akıllarda yer etmiş çok farklı sözleri olmuştur. Benim ara ara andığım bir sözü var ki, hepsinden güzel bence 🙂 “Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz“ Bu sözün üstünde düşündükçe çok fazla derinliği olduğunu fark edebilirsiniz. Ancak benim temas etmek istediğim bunlardan sadece birisi olacak bugün. Lise yıllarımda, özellikle üniversite sınavından önce bazen basit sorunları bile büyütüp kafaya takan bir yapım vardı. . Bu sorun üniversite 1’in sonuna kadar devam etmişti. (Şu an bu yapıdan eser yok, hatta takıntıdan fazlasıyla uzağım) Bu dönem boyunca, hafif bazen de ağır takıntılarla da boğuşuyordum. Bazen gerçekten mesele olan konular… Okumaya Devam Et

Çin Atasözü : Her olayın bir hikayesi vardır. Senin hikayen, benim hikayem ve gerçek hikaye

Bu atasözünü çok severim. Neden mi? Olayları herkes kendi penceresinden anlıyor ve anlatıyor :)) Herkesin baktığı açı farklı olabilir. Herkes kendi çıkarına göre hikayeyi şekillendiriyor olabilir. Biz bireysel olarak bir karar verirken, tüm bu dış etmenlerden bağımsız, gerçek hikayeyi öğrenecek ve baz alacak şekilde bir karar vermeliyiz. Aksi takdirde çok sevdiğim Nasrettin hoca fıkrasındaki gibi bir duruma düşeriz : Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra: – Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim? Hoca ne yapsın? – Haklısın, demiş. Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş: – Haklı… Okumaya Devam Et